28 Ağustos 2013 Çarşamba

Belle&Sebastian / Küçükçiftlik Park / 24 Ağustos 2013

Belle and Sebastian
Uzun süreden sonra konser postu giriyorum brace yourself! Gezi olayları yüzünden pat pat iptal edilen konserlerle birlikte 2013 yazının ilk iki ayı sanatsal açıdan kuruyup kalmıştı. Gidemeyeceğim için one love'ın iptal beni hiç üzmemişti aslına bakılırsa. zaten kimsenin konsere gidecek ne morali ne de şevki vardı.

Belle&Sebastian konseri de aslında mayısta yapılacaktı sanırım ama iptal olup ağustos sonuna atılmıştı. ay gitsek mi napsak değişiklik olur düşüncelerinden sonra ay tamam gidiyoruz dedik ve biletlerimizi aldık. biletler bence pahalıydı. Konserde az kişi olmasını biraz buna bağlıyorum bir de tarihinden ötürü insanlar tatilede ya da evlerindeydi.

İlk grup Biz'di galiba. Onları izlemedik. Gürcan Ersoy sonra sahneye çıktı. Bence organizasyon inanılmaz başarısız bir ön grup seçimi yapmış. Kendi şarkıları yanında REM, Oasis ve Nilüfer coverları yaptı sonra da sahneden indi. belki başka bir konsere gider ama bu konserde hiç olmamış. herkeste bir nerelere gitsek bakışı hakimdi zaten.

Son ön grup The Away Days'di. son zamanlarda her yerde duyduğum bu grubu aslında merak ediyordum ama bir önceki başarısız isimden sonra acaba gene mi aynısı olacak demeye başladık.

Soundcloud: soundcloud.com/theawaydays

çok belli olmasa da orda bir the away days var aslında
Karşımızda nurtopu gibi indie soundlu yabancı dilde müzik yapan bir Türk grup vardı. Açıkçası bir an için ilaç gibi gelmişler kulaklarımızı eski haline getirmişlerdi. Çok özgün bir müzik beklemeyin. Röportajlarında vaccines, BBC, xx tarzı grupları sevdiklerini belirtmişler, heh işte onları biraz harmanlayın öle bir şeyler. Çok yeni oldukları için umut beslemek mümkün. bir başka konserlerini yakalamak isterim o zaman daha net bir fikrim olur. Artık yaşıtlarımın müzik sahnesini ele geçirdiği dönemler gelmiş, kendimi yaşlı hisseder olmuştum dostlar.

Ve beklenen an gelmişti belle ve sebastian sahnedeydi.
gençler eğleniyorlar
Heralde en önde olmasam da en rahat izlediğim nadir konserlerden biriydi B&S. Klasik açılışlarıyla başlayıp sevilen şarkılarının bir kısmını söylediler. Bir kısmı diyorum çünkü hani I want the world to stop hani funny little frog. Onlar da olaydı evlere şenlik olurdu ama buna da şükür. grup seyirciyle sürekli etkileşim halindeydi ama şarkıların bir ağızdan söylenememesi biraz enerjilerini düşürdü gibi geldi bana. buna rağmen insanlar dans etti alkışladı epey mutlu görünüyordu. etrafta sanki pozitif bir enerji dalgası yayılıyordu. 1.5 saat sonra konser bitiverdi. mutlu mutlu ezilmeden, yığılmadan alandan ayrıldık. 

***

Ya o değil de suede gene geliyormuş dostlar. one love coşkumu yeniden yaşayabilecek miyim acaba ?

21 Ağustos 2013 Çarşamba

what's the story, morning glory!

Airplane!
 komik.
The Great Gatsby
 biraz abartmışsınız sanki. stoker'daki yavaşlatılmış sahneleri de düşünürsek bu yeni moda herhalde.
The Impossible
 Tsunami sahnesiyle epeyce başarılı, gerçek bir hikaye olmasa izlenmez. duygularınızı köküne kadar sömüreceğiz diyor.
Iron Man 3
 Stark her zaman Stark.
The Place beyond the pines
 uykuyla uyanıklık arasında iki günde izlediğim film. tek hatırladığım sonunda "ee"dememdi. uzatılmış çok sahne var.
Primal Fear
 filmin sonuyla hass.. demenize yol açan çok başarılı bir film.
Stoker
yani.. işte.. eh. nichole kidman ne zaman oyunculuğu bırakcak?

***

Bu belki de öğrenci olarak geçirdiğim son yazım. İş sorumluluğu olmadan, kafam rahat geçirmem gerekiyordu belki de ama ben biraz erkenci davrandım ve şimdiden önümüzdeki seneyi düşünmeye başladım. Yazın en güzel partlarından biri İzmir'di. Çok görmek istediğim İzmir'in belli başlı yerlerini, Bergama'nın tarihi kısmını ve tatil için çok kafa dinlenebilcek bir yer olan Çandarlı'yı gördüm, oradan da Akçay'a geçtim. Kazdağları'nın havası hiçbir yerde yok dostlar. Burda nefes almak bir dert. Akşam üstü 6 ve 8 arası o geçirdiğim huzur anlarını bir kutuya koyup hep yanımda taşımak istedim. Yine yaşıtlarım yurtdışında fink attı bütün yaz ama this is all I can do, man!

veee evet bu da bu yazın bonusu, breaking bad. 10 sezon sonunda ağlaya zırlaya bitirdiğim friends'den sonra kendimi crystal meth yaparken buldum. Çok iyi çok. Ayrıca game of thrones'da da tüm kayıplarımızı kalbimizde taşıyoruz.

24 Nisan 2013 Çarşamba

girls just wanna have fun

the addams family

django unchained

how to train your dragon

moonrise kingdom

the perks of being wallflower
inanılmaz canım sıkılıyor.

9 Şubat 2013 Cumartesi

Italy

Buraya bir haftalık Italya turumu yazmak istiyorum bakalım ama kısmet.

8 Şubat 2013 Cuma

no title

amour

les miserables

bicycle thieves

psycho

silver linings playbook
her yerde ağlayıp zırladığım yetmiyormuş gibi buraya da yazayım ki eksik kalmasın. okuldaki 6. dönemimde her zaman olduğu gibi yine ders programı hazırlamak, pazartesi o stresi yaşamak istemiyorum. bir işimizi de kolaylaştır boğaziçi allahın adını veriyorum artık. ayrıca bu tatil nasıl bir hızla bitiyor bunu da anlayamadım. hisarüstüne dönmek, insanlarla iletişim kurmak istemiyorum.

30 Ocak 2013 Çarşamba

Perfect Lovesong

As good as it gets

cloud atlas

the dreamlife of angels

searching for bobby fischer

taare zameen par

skyfall
Hello blog milyonlarca yıl sonra,

Görmüş olduğumuz gibi yazma hevesimin azaldığı yetmiyormuş gibi upload etmesi 5 dk süren film afişlerini bile koymamaya başladım. Neden? çünkü koyacak afişim yok. neden? çünkü film izlemiyorum. neden? çünkü bu sene yani geçen dönem ruhumu resmen çektiler. hatırladığım tek şey 3 ay sabah kalkıp derse gittiğim (bazen hiç gitmediğim), beynimin içindeki düşüncelere hapsolmamak için saçma sapan insanlarla takıldığım, sınav zamanı da kafamı iki cümle okumak için zorla patlattığım. neyse ki çok az kayıpla atlattım akademik kariyer bakımından çünkü ben ciddi başarısızlık görüyordum en son halimi fark ettiğimde. Hayır insan hiç mi ders almaz yaptıklarından gene gittim şansımı deniyeceğim diyip yeni insanlar hayatıma soktum, gene kendim hakkında çok fazla şey anlattım pişmanım evet. Napıyoruz artık insanlara güvenmiyoruz. Bunu beşbinkere söylersem belki birazcık uygulayabilirim. Aslına bakarsak en çok uyuduğum seneydi çünkü bir yükten kurtulmuştum ama bu yükten kurtulma meselesi benim başka şeyleri unutmak için insanlara ihtiyacım olduğu zamana denk gelmemeliydi. Hayır 3 sene hiçbir sıkıntım yoktu 4. sene kafamı meşgul etcek meseleler oldu ve şuan odamda ders çalıştığım, takıldığım duvarın üzerinde kaç tane çizik, boya, iz var ezbere biliyorum çünkü uzun süre kendisiyle bakıştık. Asla şöyle olucak, böyle planlar yaptım demiyoruz. Temkinli yaklaşıyoruz. +1 oyuncularla yollarımızı ayırıyoruz. Bu da bu yazının şarkısı olsun. kendime welcome to the world of myself diyorum. özlemişim valla tek mutlu olduğum yeri.